Hiç şüphesiz dostlarınız vardır. Dolayısıyla nasıl dostluk kuracağınızı bilirsiniz ama iş yerinde ilişkiler farklı olabilir. Organizasyonunuz içinde dostluk kurabilmeniz için bazı yaklaşımlar önermek gerekirse: “İlk olarak amacınız dost kazanmak değil dost olmak olsun.”
Çoğu insan, dostluğa yaklaşırken tüm gayretini ilişki kuracağı insanları bulmaya yöneltir ve herhangi bir ortak çaba sezemezlerse, o kişiyle çabalarına son verip, bir sonrakine geçerler. İşyerinde, denklerinize liderlik etmek istiyorsanız, bir dost olma üzerinde çalışmaya devam etmeniz gerekir; dost olmak için çabalarınıza karşılık vermeyen insanlar var olsa bile.
İş arkadaşlarınıza uzanırken, size aşağıdaki adımları atmanızı öneririm:
1 – DİNLEYİN
Yazar Richard Exley bir defasında şöyle demişti:
“Gerçek bir dost, siz en derin duygularınızı paylaşırken dinleyen ve anlayandır. Zorda kaldığınızda size yardım eder; tereddüt ettiğinizde nazik ve sevgi dolu bir şekilde sizi düzeltir; hata yaptığınızda sizi bağışlar. Gerçek bir dost, sizi kişisel gelişime, potansiyelinizin sınırlarını zorlamaya teşvik eder. Hepsinden önemlisi, başarınızı kendi başarısıymış gibi kutlar.”
Bütün bu süreç, “dinlemeyle” başlar.
İşyerindeki birçok kişi sadece işlerini yapabilmek için yalnız kalmak ister. Başkalarıyla iletişime girmek isterlerse, amaçları genellikle pozisyon kazanmak veya başkalarına sözlerini dinletmektir. Ne yazık ki insanlar başkalarını dinleme nezaketini çok ender gösterirler.
Ralph Nicholas şöyle demişti.
“Tüm insan ihtiyaçları arasında en temel olanı; anlama ve anlaşılma ihtiyacıdır. İnsanları anlamanın en temel yolu, onları dinlemektir.”
İş arkadaşınıza karşı daima iyi bir dinleyici olarak yaklaşmak isterseniz, sizinle birlikte zaman geçirmek isteyecektir. Sizinle ortak nokta yakalayabilirse, muhtemelen sizden tavsiye istemeye başlayacaklardır. İşte bu noktada onları etkilemeye başlarsınız.
2 – İŞLE İLGİSİ OLMAYAN ORTAK NOTKALAR BULUN
Frank A. Clark şöyle demişti:
“Bir dosttan zevk almak için, aynı insandan nefret etmekten daha fazla ortak noktamızın olması gerekir.”
Ne yazık ki iş yerinde birlikte çalışan birçok kişi için, genellikle ortak yön budur. Peki, iş arkadaşlarınızla hiçbir ortak noktanız yok gibi görünüyorsa, çözüm nedir? İşin dışında ne gibi ortak noktalarınız olduğunu bulmaya çalışın.
Herkesi potansiyel bir dost olarak görürseniz ve hem işle ilgili hem de işle ilgisi olmayan bağlantılar ararsanız ortak nokta bulma olasılığınız yükselir. Gerçek dostluklar böyle kurulur.
3 – İŞ SAATLERİ DIŞINDA SİZE ULAŞABİLMELERİNE İZİN VERİN
İş arkadaşlarınızla dost olmak için iş dışında ortak nokta bulmaya çalışırken, aynı zamanda iş saatleri dışında da size ulaşabilmelerine izin vermeniz gerekir. Gerçek dostluk, başkalarının aradıklarında size ulaşabilmesi demektir.
İş saatleri dışında bir şey yapmayacaksanız, o zaman ilişkiniz asla iş sahası dışına taşmayabilir. Bir iş arkadaşınızla ilişkinizi iş ortamının dışına taşıdınız anda hemen değişmeye başladığını görürsünüz. Bir iş arkadaşınızla, işyeri dışında bir yerde ilk kez yemek yediğiniz zamanı hatırlayın. Bütün bu süre boyunca işten konuşmasanız bile, o zamandan sonra o kişiyle ilgili düşünceleriniz değişmedi mi? iş arkadaşlarınızla yolculuk yaptığınızı düşünün. Bu insanlar hakkında daha önce bilmediğiniz birçok şey öğrenmediniz mi? O zamana kadar kişiliklerinin gizili kalan yönleriyle ilgili fikirler edinmendiniz mi? Bir iş arkadaşınızın evine gittiğiniz ve sonrasında o kişiyle aranızda oluşan yakınlığı düşünün.
Gerçek dostluğun saatle ilgisi yoktur. Bir dosta ihtiyaç duyulduğunda, gerçek dostlar “Saat beşi geçti dolayısıyla mesai bitti beni yarın arayabilir misin?” der mi? Elbette demez. Tabi ki insanların mahremiyetine saygı duymak istersiniz ve kimsenin kişisel sınırlarını çiğnemek istemezsiniz. Ancak liderlik liderlik dokuzdan beşe sınırlı olmadığından, dostlukta olamaz.
4 – MİZAH DUYGUNUZU GELİŞTİRİN
Komik piyanist Victor Borge şöyle demişti: “Kahkaha, iki insan arasındaki en yakın mesafedir.” Bunun doğru olduğunu kendi deneyimlerimle öğrendim. Mizah, diğer durumlarda ortak noktası olmayacak insanları kolayca kaynaştırabilir.
Charlie Wetzel, yirmi dört yaşındayken master eğitimine başladığında son derece ciddi bir insan olduğunu söylüyor. Bunun nedeni, kendini ve hayattaki her şeyi çok fazla ciddiye almasıydı. Ama okuldaki ikinci yılında, araştırma görevlisi oldu ve New Orleans Üniversitesi’nde İngilizce kompozisyon dersi veren okul arkadaşları oldu. Bunlardan biri, Homer Arrington idi.
Homer, Güney California’da büyümüş, Berkeley’de okula gitmiş ve sonra çok çeşitli ve ilginç işler değiştirmişti. Bunlar arasında birkaç yıl boyunca New York’ta taksi şoförlüğü yapmak da vardı. Mezun olmuş on dört öğrencinin hepsi ortak ofislerinde toplandıklarında, birbirlerine derslerde yaşadıkları deneyimleri ve sorunları anlatıyorlardı. Homer iyi bir öğrenciydi ve gerçek bir entelektüeldi ama aynı zamanda güçlü bir mizah duygusu da vardı. Charlie kendisini gerçekten sinirlendiren bir şeyle ilgili bir hikâye anlattığı her seferinde, Homer içindeki mizah odağını yakalıyor, konu hakkında şakalar yap oyar ve sonunda ikisi de kahkahalara boğuluyorlardı.
İki adamın başlangıçta pek fazla ortak noktası olmamasına rağmen, her ikisi de çok geçmeden yakın dost oldular.
Şimdi yirmi yıl sonra, Charlie kendisini çok fazla ciddiye almamayı öğrettiği ve mizah duygusunu uyandırdığı için Homer’a teşekkür ediyor.
Eğer mizah duygunuzu korursanız işler zorlaşsa bile ve iş arkadaşlarınız sizden uzaklaşsa bile olumlu bir atmosfer yaratılmasına yardımcı olur. İş arkadaşlarınıza ulaşılır ve dost canlısı görünürsünüz. Bu kesinle dost kazanma olasılığınızı artırır.
5 – BAŞKALARI SÖYLEMEDİĞİNDE SİZ DOĞRUYU SÖYLEYİN
Bir defasında, Henry Ford bir adamla yemek yerken şöyle sordu: “En iyi dostun kim?” adam emin olmadığını söyleyince Ford haykırdı: “En iyi dostun, içindeki en iyiyi dışarı çıkarandır.”
Dostların birbirlerine yaptığı şey budur. Birbirlerinin en iyi yönlerini ortaya çıkarırlar. Bunu genellikle karşılıklı teşviklerle yaparlar ama bazen dostlarınız için yapabileceğiniz en iyi şey, doğruyu söylemektir. Herkes bunu yapmak istemez, çünkü ilişkiyi riske atmaktan çekinir veya ilişkiyi çaba gösterecek kadar önemsemezler.
Eski bir doğu atasözü şöyle der: “İyi bir dost, seni uyaran kişidir.”
Başınız derde girmek üzereyken, dostunuz sizi uyarır. Duygularınız gözünüzü kör ettiğinde, dosttunuz sizi uyandırır. Çalışmalarınızın kalitesi organizasyona veya kariyerinize zarar verdiğinde, bir dostunuz size gerçekleri söyler.
Öne çıkmak ve insanlara acı gerçekleri söylemek riskli olabilir. İşin ilginç yanı şu ki birinin böyle konularda söylemeniz gerekenleri dinlemesini sağlamak için, öncelikle onların güvenini kazanmış olmanız gerekir.
Dostlara doğruyu söylemezseniz, gerçek bir dost değişiniz demektir. Ama söylemek için de zaten dost olmanız gerekir, yoksa söyleyeceklerinizi kabul etmezler. Onlarla ilişki bozukluklarınızı ne kadar biriktirmişseniz, ilişki banka hesabınız ne kadar kabarıksa söyleyeceklerinizi dinlemeleri olasılığı o kadar artar.
Bir şoför olarak işe başlayan ve Carnegie Steel’in (daha sonra U.S. Steel oldu) başkanlığına kadar yükselen Charles Schwab’ın inanılmaz bir lider ve motivasyon ustası olduğu söylenirdi. İş dahil, hayatın her alanında dostluğun değerini bilirdi. Schwab şöyle derdi:
“Herkesle dost olun. Dostlarınız olduğunda, gerektiğinde yanınızda duracak biri olduğunu bilirsiniz. Eskilerin dediği gibi; tek bir düşmanınız varsa, her yerde onu bulursunuz. Düşman kazanmak kimseye bir şey katmaz. Sizi etrafınızdaki herkese dost canlısı ve nazik gösterecek türden bir hayat yaşayın; o zaman ne kadar mutlu bir hayat yaşadığınıza kendiniz şaşarsınız.”
Bu şekilde denkleriniz üzerinde kazanacağınız etki de sizi şaşırtacaktır.
JOHN C. MAXWELL